Minimalizm. Daha az ama daha iyi olmayı hedefleyen bir görüş, bir bakış açısı. Günlük hayatımızda vakit geçirdiğimiz ortamları düzenlemek üzere ortaya çıkmış bir hayat felsefesi olarak da adlandırılabilir belki. Bu konuda kafayı cidden minimalizme takmış olanlar da var, kendince yorumlayıp yeni bir yorum getirmeye çalışanlar da. Peki dijitallik bunun neresinde? Dijital minimalizm tam olarak ne?
Aslında dijital ortamlar (bu yazıyı okuduğunuz web sitesi, telefonunuz vs.) istesek de istemesek de hayatımızın önemli bir alanını oluşturuyor. Sizden şimdi bir ricada bulunacağım. Çok da uzun olmayacağına inandığım bu yazıyı okurken yalnızca bu yazıyı okuduğunuz cihazda kaç kez odağınızı bozacak bir durum yaşanacak bunu bir sayar mısınız? Örneğin bir Whatsapp mesajı gelip telefon titreyebilir, biri sizi Instagram’da bir yere etiketleyebilir ya da herhangi bir şey işte. Her türlü bildirim ve titreşimi saymanızı istiyorum Eğer bilgisayarda okuma yapıyorsanız da yine bildirimler, masaüstünde veya çalışan uygulamalarda belki de yan sekmede açık olan bir yerde kırmızı bir nokta içinde bir sayı yazıyordur ve size mesaj geldiğini belirtiyordur. Örneğin ben bu satırları yazarken odak modunu açmayı unutmuşum ve bir mail geldi. Hızlıca göz atıp yazmaya devam edeyim. Sonra da odak modu…
Tamam şimdi geldim. Odak modunu açtım. Evet minimalizm diyorduk. Daha az ama daha iyiye ulaşma çabası… Hatta bununla ilgili bir podcast bölümü kaydetmiştim. Bu yazıyı okuduktan sonra onu da dinlemenizi tavsiye ederim. Braun ürünlerinin çok daha kullanışlı olmasını sağlayan ünlü tasarımcı Dieter Rams’dan bahsetmiştik. Üstelik Rams iyi bir tasarım için gerekli olan 10 kuraldan bahsetmiş ve bu maddelerden biri de sadelikten bahseden bir açıklamayla karşımıza çıkmıştır: “İyi tasarım mümkün olduğunca az tasarımdır”.
Peki tamam günlük hayatımızı etkileyen evlerimizi, odalarımızı, çalışma ortamlarımızı daha az eşya kullanacak şekilde ve verimliliğimizi üst seviyeye çıkartacak şekilde optimize ettik diyelim. Etmedik mi? Tamam bu konuda da size bir belgesel önereceğim, evet yazının sonunda. Tamam onu bir kenara bıraktık ve her şey bitti mi? Aslaa.
Günlük hayata yalnızca odamıza, evimize, çalışma ortamlarımıza “bakmıyoruz”. Genel olarak işlerimizi orada bulunan aletlerle çözüyoruz. Bunların büyük çoğunluğu da dijital, ekranı ile sizinle iletişime geçen cihazlar. Gerçekten mükemmel cihazlar. Zamanında belki de onlarca insanın birlikte çalışarak yapabileceği bir işi, birden fazla alternatif üreterek işimizi hızlandıran telefon ve bilgisayarlarımız var artık. Bir de yapay zeka denen bi’şey çıktı ki sorma gitsin. (Ne yapay?)
Bu cihazlar iyi olmasına iyi hoş da aşırı dikkat dağıtıyorlar. Zamanımızı ziyadesiyle çalıyorlar. Abartıyorsun diyenlere bir örnek vereyim: Hiç arama motoruna girip “Ne arayacaktım ben ya” dediğiniz bir olayla karşılaştınız mı? Ya da saate bakmak için telefonu açıp saate bakmadan cebinize koyduğunuz oldu mu? Bunların asıl sebebi dikkatimizi çalmak için dizayn edilmiş araçlar aslında. Onlarca bildirim, ses, titreşim sizin dikkatinizi çekmek için resmen diğer uygulamalarla yarış yapıyor. İnanılmaz..
Tamam bunu öğrendik. Adi pislik uygulamalar dikkatimizi çalıyor. Ne yapacağız onu de hele Görkem? Aslında bununla ilgili okuma listemde birkaç kitap var ancak henüz sıra gelmedi. Takip ettiğim bir yazılımcı olan Seyfeddin Başsaraç “Çalınan Dikkat” adlı kitabı önermişti bir podcast bölümünde. Ben ise şimdi kişisel deneyimlerimi ve minimalleşme çabamı anlatmaya çalışacağım.
Telefonda Dijital Minimalizm
Bildirimler
Evet. Gerekli olmayan tüm uygulamaların bildirimlerini kapatmakla işe başlıyoruz. SMS, bankacılık ve seçeceğimiz yalnızca bir mesajlaşma uygulamasının bildirimlerini açık bırakıyoruz. Ben şimdilik Whatsapp olarak karar verdim ama kararımı ileride değiştirebilirim. Meselemiz bu değil. Ancak bu bildirimlerin de farklı telefonlarda farklı ayarları var. Ben şimdi bu yazıyı yazarken kullandığım telefonun arayüzünden bir görseli ekliyorum buraya.
Bilgisayardan okuyanlar için sağda, telefon veya tabletten okuyanlar için aşağıdaki ayarlar kısmına bir göz atın lütfen.
Öncelikle ana mesajlaşma uygulamam şimdilik Whatsapp olduğu için yalnızca sese izin verecek şekilde bildirimleri açık bıraktım. Diğer tüm bildirim biçimleri kapalı. Şimdi merak edenler olacaktır “Eee ses de dikkatimizi çalmıyor mu?” Haklısınız. Ancak ben bir işi yaparken -şu anda yaptığım gibi- tüm cihazlarımın bildirim seslerini kapatıyorum. Odak moduna geçiyorum. Bu telefon titreşim ve bildirim ışığı da yakmadığı için dikkatimi çekemiyor. Muazzam. Özellikle bir iş yaparken yukarıdan lap diye inen “Kayan bildirimler” istisnasız tüm uygulamalar için kapalı. Bunu genel bildirim ayarlarından kontrol edebiliyorum.
Ana Ekran ve Klasörler
Bitti mi? Hayır yeni başlıyoruz. Şimdi şunu kontrol ediyoruz: telefonumun ana ekranında dikkatimi dağıtmaya çalışan hangi uygulamalar var? Hepsini ana ekrandan kaldırıyoruz ve ya diğer yan sayfalarda klasörlüyoruz. Burası çok önemli. Dikkat dağıtıcı her şeye erişimi zorlaştırmamız gerekiyor. Sosyal medya, oyunlar, aşırı renkli simgeler. Hepsini yok ediyoruz. Var olanların da okunmamış mesaj sayılarını gösteren bildirim rozetlerini kapatıyoruz. Ekran resmini de tercihen tek renk ya da anlamsız (soyut desek daha doğru olur) bir görsel ile değiştiriyoruz. Arama motoruna “Abstract Wallpapers” yazarak güzel bir ekran resmi bulabilirsiniz.
Şimdi kullanışlılığı artırmak için araç takımlarını -yani widget- kullanalım. iPhone’larda yeni yeni gelen ama oldukça etkili çalışan onlarca widget mevcut. Android’i söylemiyorum bile çünkü çok daha fazlası Android ekosistemi için de mevcut. Eşit düzeyde kullanışlı olup olmamasını burada tartışmayacağım ama şunu belirtmem gerekiyor ki ekranlarımız, tek elle kullanmak için genelde çok büyük. Bazı ufak telefonlar var evet ama ana akım büyük ekran furyası etkisinde kalmış -*** var gibi. Bu yüzden uygulama simgelerimizi aşağıda gelecek şekilde düzenliyoruz. Yukarıya ise yalnızca bize bilgi vermek için orada bulunacak widget’ları yerleştiriyoruz. Eğer etkileşim kuracağınız bir widget varsa o da aşağılarda kendine yar bulmalı.
Uygulamaları düzenlerken en sık kullanılanları -kullandığınız ele göre- alt köşeden başlayarak diziyoruz. Sağ elimi kullanan ben sağ alt köşeden başlayarak dizmeye başlıyorum. Sol üste gittikçe uygulamalar -daha az gerekli- olacak şekilde diziyorum. Gereksizler? Onları tamamen silebiliyorsanız silin, silemiyorsanız (lanet telefon üreticileri bunu engelleyebiliyor) bir başka sayfaya klasör içine gidiyor. Uygulamalar için menülü modu kullanıyorsanız ana ekranda kesinlikle durmamalı. Gitti mi? Gitti oh bee.
Mesajlaşma
Şimdiiii bildirimleri çözdük, uygulamaları hallettik, sırada gereksiz sohbetler ve mailler var. Mailleri aktif bir biçimde kullanmıyor musunuz? Hepsini sil hepsini. Aktif kullanıyor musun ben gibi? Önemliler bir klasöre, geri kalanını hemen siliyoruz. Yer kaplamıyor. Whatsapp için ise haftada bir temizlik yapıyoruz. Önemli nokta: Whatsapp’da sürekli mesaj gelen grupları sessize almaktan çekinmiyoruz. Aile grubu olsa bile. Ayrıca Whatsapp için şu ayarı yapmayı atlamayın: Ayarlar>Depolama ve Veriler> Medyayı Otomatik İndir seçeneklerini kapatıyoruz. Ayrıca Sohbetler > Medya Görünürlüğü ayarını da kapatalım ki telefon galerisi dolup taşmasın. Lüzumsuz onlarca görselden ve belgeden de bu sayede telefonumuzu korumuş olduk.
Galeri
Hazır fotoğraflardan söz etmişken, galeri uygulamasında arkadaşlarınıza anlık olarak göndermek için aldığınız onlarca ekran görüntüsü (screenshot) var değil mi? Hepsi tek bir yerde duruyor zaten, silin onları. Aynı fotoğraftan onlarca çektiğiniz anlardan da güzel olanlar hariç hepsini temizleyin. Telefonda yer açılıyor bu sayede.
Sms
Şimdi SMS ve arama geçmişine gelelim. Gereksiz olacak bir tarih aralığı seçelim. Mesela 1 ay öncesinden itibaren hepsini silebiliriz. Neden? yarısından çoğu giriş kodu, reklam SMS’i, gerekli gereksiz bir sürü şey. Hepsinden kurtulalım.
Bilgisayarda Dijital Minimalizm
Evet az önce telefonumda yaptığım tüm minimalleşme adımlarını anlattım. Sırada bilgisayar var. Bilenler vardır, ben tasarımsal sadeliği sebebiyle ve sunduğu iş hızlandırıcı araçlar sebebiyle MacOS kullanıyorum. Önceden ASUS marka bir bilgisayarım vardı ve o bilgisayara bile hackintosh yapmıştım. Hatta bunu da İşte Hackintosh Maceram adlı blog yazımda anlatmıştım. Şimdi ise M1 çipli Macbook Air kullanıyorum. Neyse çok uzattım. Bu cihazı nasıl minimal hale getirdim buna gelelim.
Ekran ve Araç Çubukları
İlk yaptığım tabii ki ekran ayarlarımı " daha çok alan" şeklinde güncellemek oldu. Bu sayede klasörler, araç çubukları ve yazılar daha küçük görünüyor ve daha az yer kaplıyor. Sonra ise sistemin ikonik aracı dock‘u küçülttüm ve her gün kullandığım programlar haricindeki tüm programları buradan çıkarttım. Masaüstünde ise yalnızca o anda çalıştığım bir proje varsa onun dosyaları birikiyor. Projeyi kaydedip kapatınca hemen onları düzenliyorum ve masaüstünden başka bie yere taşıyorum. Tabii çok daha karmaşık bir proje varsa onlar daha başlangıç aşamasında uygun şekilde klasörlüyorum ki sonradan karam kafışmasın 🙂
Mac kullananlar bilir, arkaplanda çalışan uygulamalar sağ sütte sistem çubuğunda simge halinde görünebilir. Oldukça kullanışlıdır da ancak çok program çok yer kaplar. Bu yüzden Bartender adlı bir program ile bunları tıkladığımda görünecek ve 5 saniye sonra gizlenecek şekilde ayarladım. Orayı da temizlemiş olduk bu sayede.
Tarayıcı
Tarayıcı olarak her ne kadar Safari kullanmak istiyor olsam da (gerçekten çok hızlı Chrome falan yanından geçemez) Arc tarayıcı benim minimalleşme ve işlerimiz hızlandırma konusunda çok önemli birkaç yenilikle geliyor.Bunlardan biri Boost özelliği ile web sitelerini istediğim gibi görmek. Örneğin bir sitede hiç kullanmadığın bir menü, bir reklam alanı, sosyal medya butonları gibi yer kaplayan bir ton özellik mi var? Hepsini birkaç tıklamayla sil gitsin. Muazzam 🙂 Aynı zamanda standart tarayıcılarda üstte bir gezinme çubuğu bulunur. Arc ise bu çubuğu sağ tarafa almış ve birkaç parmak hareketiyle çok hızlı bir biçimde sekmeler ve profiller arası geçiş yapabiliyorsunuz. Üstelik oldukça geniş bir kısayol olanağı sunuyor ki bu sayede sağ araç çubuğunu da gizleyerek tamamen web sitesini görebiliyorsunuz. Bunu anlatması biraz güç, o yüzden aşağıya Boost özelliği ile düzenlenmiş bir Arc tarayıcı görüntüsü bırakıyorum.
Gördüğünüz üzere herhangi bir çerçeve, araç çubuğu olmadan tamamen işinize odaklanabileceğiniz bir tarayıcı kullanımı mümkün. Wikipedia ise bence bu şekilde daha güzel görünüyor. Normalde nasıl mı? Tıklayın, ama geri dönmeyi unutmayın 🙂 Arc tarayıcıyı tavsiye etmekle beraber bir kötü haber de vermem gerekiyor: Windows’ta yok, şimdilik. Geliştiriciler bu yazının yayınlandığı zamanlarda birkaç ay içerisinde yayınlanacağını belirtmişlerdi. iPhone için mevcut ama Android için herhangi bir plan açıklamadılar.
Tarayıcının tüm özelliklerine burada girmeyeceğim ama 1-2 şey daha eklemezsem olmayacak:
- Websitelerini manipüle ederek yazı tipi, renk şeması vs değiştirme (Karanlık teması olmayan siteleri karanlık yapabilirsin)
- Kısayollar ile hızlı kullanım
- Geliştirici araçları oldukça iyi
- Ekran bölme özelliği ile aynı anda yan yana 2 site açabilme
- Dahili not alma araçları (Easel özelliği anlatılmaz, yaşanır)
Launchpad
Şimdi de tüm uygulamaları gösteren listeye yani Launchpad’e bakalım. Burada Apple’ın önceden bir sürü uygulama yüklemiş olduğunu görüyoruz. Birçoğu silinemeyen ve benim kullanmayacağım tüm uygulamalar “Apple Yüklemiş” adlı bir klasörde ikinci sayfada duruyor. Paket olarak durması gereken programları yine tek bir klasörde topluyorum (Ofis programları ya da SPSS içindeki araçlar gibi).
Tartışma ve Öneriler
Günlük hayatta kullandığımız her şey bizim konforumuzu etkiliyor. Dijital cihazlar ise kimi zaman araç olmaktan çıkıyorlar. Halbuki olması gereken işlerini yapıp kenara çekilmeleri. Biz onlara tekrar ihtiyaç duyana dek bizi beklemeleri gerekiyor. Günümüzdeki araçlar ise bunu biraz delmeye çalışıyor. Bu yazıda sizelere dijital cihazlarımda uyguladığım minimalleşme çabalarımdan bahsettim. Bazı noktalarda önerilerde bulundum. Yazı içerisinde dikkat dağıtmamak için eklemediğim bağlantıları toplu bir biçimde aşağıya ekliyorum. Makinelerin esiri olmadığımız günlerde görüşmek üzere 👋🏻